Trabzon Antik Çağ ve Roma Dönemi tarihi
Makale: Özhan Öztürk
Antik Çağ’da doğu sınırında Kolhlarla komşu olan Trabzon’un esas gelişimi Roma döneminde olmuştur. Yaşlı Pliny Trabzon’un serbest bir şehir olduğunu bildirmiş[1] olup, bu ayrıcalığın Roma İmparatorluğu ile Mithridates arasındaki son savaşta, Mithridates’e destek vermemesinden kazanılmış olduğu sanılmaktadır. Roma imparatoru Hadrian zamanında şehre gelen Arrian, Trapezus’un Güney Karadeniz’deki en önemli liman kenti olduğunu belirtirken, Trajan, Trapezus’u Pontus Kapadokyası’nın başkenti yapmış ve yeni bir liman inşa ettirmiştir[2].
Gallienus döneminde şehir surları güçlendirilmesine rağmen Gotlar tarafından yağmalanmış ama Justinian döneminde tekrar onarılmış ve eski konumuna dönmüştür[3]:
“Buranın ilerisinde (Tzanika) Pontos Euxeinos boyunca uzanan topraklarda Trapezus adında bir şehir vardır. Bu şehirde su kıtlığı vardı ve imparator Justinianus bu kıtlığa bir son verdi. Hem orada hem de Amaseia’da çoğu kiliseyi restore ettirdi. Ayrıca Trapezus’a yakın Rhizaeum denen şehri restore ettirdi. Çünkü Pers sınırındaki her şehir düzgün ve güvenli olmalıydı[4]”.
Prokopius, Trapezuntia bölgesinin Susurmena[5] köyüne ve Rhizaeum’a[6] kadar uzandığını belirtmiştir[7]. Bizans döneminde Trapezus doğuyla ticari ilişkiler kurulan bir merkez olmasının yanı sıra karşılıklı kültürel etkileşimin gerçekleştiği bir sınır bölgesiydi. Pers ve Moğol kültürü, Trapezuslu bilim adamları, düşünürler aracılığıyla başkent Kostantinapolis’e ulaşıyor ve oradaki entelektüel hayatı etkiliyordu [8]. Bu gibi ve daha pek çok sebep yüzünden İstanbul’un Latinler tarafından işgali sonrası Komnenos ailesi, güvenli bir sığınak olarak gördükleri Trapezus ve çevresinde 1461 tarihine Osmanlı fethine dek sürecek bağımsız bir Rum krallığı kurmuşlardır[9].
Pontus Kapadokyası’nda Mithridat öncesi sikke basan iki kentten birisi olan[10] Trapezus’ta MÖ 4. yüzyıl sikkelerinden olan 6.07 gramlık gümüş drahmilerin ön yüzünde hafif sakallı genç bir erkek başı arka yüzünde dörtgen formda bir masa üzerinde üzüm salkımları tasvir edilmekte, masanın altında kentinin adının kısaltılmış formu TPA yazmaktadır. Yunanca trapeza “masa” anlamına gelmekte olup, kente ait ilke sikkelerde bu sembolün bulunması anlamlıdır.
Antik Çağ’dan kalma, eski Trabzon paralarının bir yüzünde Apollon başı, diğer
yüzünde bir gemi burnu ile çapa bulunması da kentin daha dönemde ile işlek bir liman olmasının yanı sıra Osmanlı ordusunda olduğu hatta çok öncesinde Strabon’un belirttiği gibi Pers Savaşları sırasında Trabzonlulardan denizci olarak faydalanıldığı anlaşılmaktadır.
Trapezus, Pers imparatoru I. Darius döneminde diğer Yunan kolonileri gibi Pers egemenliğine girmiş ve Pontos Kapadokyası adı verilen şatraplığın sınırları içinde yer almıştır. Aynı şekilde diğer Yunan kolonileri gibi MÖ 5. yüzyılda Persler’e karşı ayaklanarak kısmen özgürlüğüne kavuşmuş ama Kapadokya şatrabı Datames MÖ 350’de Karadeniz kentlerini tekrar haraca bağlamayı başarmıştır. Büyük İskender ve ardılları olan Makedon diadoklar döneminde ise Trabzon üzerinde otorite kurulmadan varlığını sürdürmeyi başarmışsa da Pontus imparatoru VI. Mithridates Eupator zamanında Trabzon’da bu devletin egemenliği altına girmiş ve Pontus devletinin kereste ve gemi ihtiyacını karşılamıştır.
Trapezus Sikkeleri
Trapezus, Sinope’den sonra para darp etmeye başlamış olup, MÖ 4. Yüzyıldan önce sikke basıldığına dair arkeolojik bir kanıt henüz bulunamamıştır. MÖ 4. yüzyıl ortalarına tarihlenen en eski Trapezus sikkesinin ön yüzünde Apollon veya Hermes olduğu sanılan sakallı bir erkek portresi, arka yüzünde ise kentin adı ΤΡΑ yazısı ile üzerinde üzüm salkımına benzer bir figür bulunan bir masa tasviri yer almaktadır. Çeşitli tipleri olan drahmilerin bazılarında da üzüm motifi bulunmamaktadır.
Trabzon Roma Dönemi Tarihi
Özgür şehir (Civitas Libera)
Büyük Pompeius, Pontus ordusunu bozguna uğratmasının ardından bölgeye Mithridates soyundan gelen Pharnakes’i Roma’ya bağlı kral olarak atamıştır. MÖ 64 yılından itibaren özgür şehir (Civitas Libera) statüsü tanınıp, Pontus Polemoniakus vilayetine bağlanan kente bugünkü Güzelhisar semtindeki kayalar oyularak[11] yeni liman inşa edilmiştir. MS 1. yüzyıl ortalarından itibaren, Roma İmparatorluğu’nun büyük bir hudut şehri olan Trabzon için bir gelişme devri başlamış; MS 58 yılında Domitius Corbulo Trabzon’u Tiridates’e karşı Roma ordusunun ikmal merkezi yapmış, MS 64 yılında Roma donanmasının Karadeniz filosunu (Classis pontica) Trabzon’da konuşlandırmış, Vespasianus döneminde (MS 69-79) Trabzon’u, Satala Yukarı Kelkit havzası üzerinde, Anadolu’ya bağlayacak askeri yol ile sahil yolu inşa edilmiştir. Bu sayede İran, Yukarı Mezopotamya ve Doğu Anadolu ile ticaret yapma imkânı bulan kent hızla gelişip, zenginleşmiştir.
Aniketus İsyanı
MS 69 yılında Roma döneminde Misenum’daki Roma filosuna komuta eden eski köle Aniketus, Nero’nun ölümünden sonra çıkan iç savaşta 16 Nisan-22 Aralık 69 tarihleri arasında Roma imparatoru olan Aulus Vitellius Germanicus’un tarafını tutmuş ve Trapezus’ta konuşlanan Roma filosunu (Classis Pontica) ani bir saldırıyla yok etmiştir[12]. Vespasian’ın subaylarından Virdius Geminus komutasında Roma güçleri bölgeye gelince isyancılar Karadeniz’e özgü kamarae adı verilen çift pruvalı ahşap teknelerle Trapezus’tan Kolhis’e doğru çekilmişlerdir. İsyancılar Khobi nehri ağzına ulaşmayı başarmışlarsa da burada yaşayan yerli kabile şeflerince yakalanan Aniketus Romalılara teslim edildikten sonra ölümle cezalandırılmıştır.
Trabzon’da İmar Faliyetleri
Bilhassa imparator Hadrian (MS 117-138), Trabzon’a iki defa gelmiş ve kendi adıyla anılan limanın yanı sıra hipodrom, amfitiyatro ve su kemerlerini yaptırmıştır. Hadrian limanının dalgakıranının izleri Finlay ve Texier tarafından da tespit edilmiş olup, yakın zamana kadar su altında seçilebildikleri söylenmektedir. MS 131’de Kapadokya eyaletine vali olarak atanan ve kendisine Roma’nın Doğu Karadeniz ve Kafkasya sınırlarını denetleme görevi verilen Arrian[13], imparator Hadrian’a bölge hakkında Periplus Ponti Euxini adlı bölümü günümüze intikal edebilmiş bir rapor hazırlamak amaçlı yolculuğuna Trapezus’tan başlamıştır. Arrian, bu eski ve sadık kentin Roma İmparatorluğu’nun doğudaki gerçek anlamda en son kalesi olduğunu bildirmiştir. Yunan kentinin kısmen uygar olduğunu, kentteki tapınakların üzerleri gelişigüzel süslenmiş kaba taş yapılar olduğunu, barbar halklarda sıkça rastlandığı gibi yanlış imlalı yazıtlarla dolu olduğunu bildirerek imparatordan yenilerinin gönderilmesini talep etmiştir. Arrian, Hadrian’ın yaptırdığı hipodrom, amfiteatr ve su kemerlerinden bahsederken, kent halkının imparator Hadrianus’u denizi işaret ederken tasvir eden heykelden gurur duyduğunu ama heykelin imparatora pek de benzemediğini üzülerek bildirmiştir[14]. Arrian, Trabzon’dan gemiyle doğuya doğru seyahat ederek aynı gün bugünkü Araklı ilçe merkezi olması muhtemel Hyssus kalesine varmış, piyadelerin koruduğu kalede özel görevler için kullanılan 20 kişilik bir süvari biriminin varlığını bildirirken buradaki birliklerin mızrak atma kapasitesine sahip olmasını gerekli görmüştür.
Roma İç Savaşı’nda Trabzon
Septimius Severus ve Pescennius Niger arasındaki iç savaşta Trabzon, ikinci adaya sadık kalmanın sıkıntısını Severus’un militarist diktası (MS 193-211) altında fazlasıyla çekmiştir. Trabzon tarihinin acılı dönüm noktalarından biri MS 257 yılında Gotların şehri yağmalamasıdır. Zosimus, şehri koruyan iki duvara rağmen Gotların şehre girdiğini, evleri, tapınakları yıktıklarını yazmıştır:
“Onlar kente saldırdıklarında, iki ayrı surla çevrilmiş bu korunaklı kenti, ele geçirebileceklerini akıllarından bile geçirmiyorlardı. Bununla birlikte, şehirdeki askerler iyice miskinliğe ve ayyaşlığa kapılmışlar, surların üzerindeki nöbetçiler bile görevlerini ihmal ederek sefaya, aleme dalmışlardı. İstilacılar, tırmanmak için hazırladıkları ağaçları önceden surların önüne yığdılar. Kısa bir süre sonra da, gece olduğunda, surlara tırmanarak şehre girdiler. Bu ani ve beklenmedik saldırı, askerlerde paniğe neden oldu ve bir kısmı kentin muhtelif kapılarından dışarı kaçtı, diğerleri ise düşman tarafından öldürüldü. Böylece şehir zapt edildi. İstilacılar sayılamayacak miktarda para ve çok sayıda esir ele geçirdiler, çünkü tüm bölge halkı, korunaklı olduğu için bu kentte toplanmıştı. Daha sonra tapınakları, evleri, güzelliği ya da büyüklüğü ile dikkate değer olan her şeyi yıktılar. Çevredeki bölgeyi de istila ettikten sonra, muazzam bir ganimet töreni düzenleyerek, tekrar ülkelerine geri döndüler[15]”
Bu yağmanın şehrin gelişimini yavaşlattığı düşünülmektedir. 1863-1866 yılları arasında Trabzon sahilinde yeniden inşa edilen Nyssa’daki St. Gregory Kilisesinde[16], Diocletian zamanında (MS 284-304) tarihinde kilisenin tamir edildiği yazılması kentin geri kalanının da aynı zamanda imar edildiğini düşündürmektedir. Yağma ile tamire başlanma zamanı arasındaki dönem şehrin kendini toplama dönemi olup, Trabzon bu dönemde kendi adına para basmayı bırakmış dolayısıyla ‘özgür şehir’ konumunu kaybetmiştir. Bu olaydan sonra Trabzon’da bir Roma prokonsülü ikamet etmeye başlamış ve daha önceden XV. Apollinaris lejyonu tarafından korunan kentte Pontus Polemoniacus vilayetini korumak için yeni kurulan Pontus lejyonu (Legio I Pontica) üslenmiştir[17].
Karadeniz’de Hristiyanlığın ilk adımları
Yeni Ahit’i oluşturan kitaplardan biri olarak kabul edilen Aziz Pavlus’un “Galatyalılara Mektup”tan Hristiyanlığı kabul eden ilk Anadolu halkının İç Anadolu’da Paphlagonia‘nın hemen güneyinde yaşayan Kelt kökenli Galatlar olduğu anlaşılmaktadır. MÖ 1. yüzyılda Galatlar arasında yayılan Hristiyanlığın kuzeye Paphlagonia ve Pontus’a doğru uzanması uzun sürmemiştir. Kuzey Anadolu’da Hristiyanlığın varlığına ilişkin ilk yazılı kayıtlar ise 2. yüzyılın başlarına aittir. Bithynia-Paphlagonia bölgesine vali olarak atanan Genç Pliny’nin MS 112’de Amisus ile Amastris arasında bir kıyı yerleşiminden[18] imparator Trajan’a gönderdiği mektuplarda Pontus Hristiyanlarına nasıl davranılması gerektiğini sormuştur[19]. Bithynia, Pontus ve Anadolu’nun bölgelerinde Hristiyan varlığına dair diğer bir kaynak ise İsa’nın havarisi Aziz Petrus’un ilk mektubudur[20]. Karadeniz’in güney sahillerinin yanı sıra kuzeyinde de havarilerin misyonerlik faaliyetinde bulunduğuna dair pek çok Hristiyan söylencesi bulunmaktadır[21]. Samsotlu Lucian Orta Karadeniz’de hatırı sayılır miktarda Hristiyan’ın varlığını belirtirken bu topluluğun Abonuteikhoslu (Bkz. İnebolu) şarlatan kâhini rahatsız ettiğini kaydetmiştir[22]. Korinthli Dionysus, sapkın olmakla suçladığı Sinoplu Marcion (MS 85-160) hakkında Nikomedeia kilisesini uyarmıştır[23]. Babası Sinop piskoposu olup denizcilikle geçinen Marcion erken dönem Hristiyan teologlarından birisi olup, eserleri günümüze ulaşmamışsa da Roma merkezli Hristiyanlığın en büyük muhalifi konumuna yükselen görüşleri hızla yayılınca aforoz edilmiştir[24]. Pontus Kapadokyası’nda putperest bir ailenin oğlu olarak doğan MS 240’larda Neocaesarea piskoposu olan Gregory Thaumaturgus Karadeniz bölgesinde Hristiyanlığın yayılmasında öncü bir rol oynamıştır. Söylenceye göre göreve başladığında Neocaesarea’da sadece 17 Hristiyan varken, ölümüne dek kenti dönüştürerek geride ancak 17 putperest bırakmıştır. 3. yüzyılın ortalarında Karadeniz sahillerinin Gotlar tarafından yağmalanmasının ardından Trabzon piskoposuna yazdığı mektupta Gotların mağdur ettiği kadınlara nasıl muamele edilmesi gerektiğine dair talimatlar vermiştir[25]. MS 360’larda Caesarea piskoposu Basil ile birlikte Mısır rahiplerinin manastır yaşamını incelemek için İskenderiye’ye giden Arius’un öğrencisi Eustathius ülkesine döndüğünde Gangra’da (Çankırı) topladığı piskoposlar konsilinde münzevi yaşam tarzının esaslarını tartışmış bu yüzden aforoz ile tehdit edilmiştir. MS 370-79 tarihleri arasında Sebaste (Sivas) piskoposu olan Eustathius dışında Pompeiopolisli (Taşköprü) Sophronios, Zelalı Pasinicus, Komanalı Leontius, Claudiopolisli Callicrates MS 4. yüzyılda Karadeniz bölgesinde sivrilmiş, hepsi Ariusçu olan önemli din adamlarıdır. Netice de Roma İmparatorluğu’nun IV. yüzyılda Hristiyanlığı resmen kabul etmesine dek Karadeniz Bölgesi’nde kalabalık olmasa da küçük Hristiyan toplulukları bulunmaktadır. Bununla birlikte imparatorluk genelinde hızla büyüyen ve rejim için tehdit oluşturan Hristiyanlığın denetim altına alınması gerektiğini düşünen I. Konstantin MS 325 yılında imparatorluğun dört bir yanından çağrılan 1800 piskoposun Nikea konsülünde toplanmasıyla bu amacını gerçekleştirecektir. Konsüle Trapezus ve Pitius’tan da birer temsilci çağrılmıştır.
Gürcü kroniklerinde 12 havariden Andre’nin Megrel topraklarında yer alan Trabzon’a giderek bir süre orada kaldığını ama halkının fena hareketlerine tahammül edemeyerek ayrılıp Gürcistan’a girdiği ve bölge halkını imana getirmeyi başardığı belirtilmektedir[26]. Ortodoks Kiliselerince 30 Kasım tarihinde yortusu yapılan Petrus’un kardeşi Andre’nin Bizans ülkesinde Hristiyanlığı yaydığı bilinmekteyse de Gürcü kroniklerinde ayrıca Abhaz ve Megrelleri Hristiyanlığa çevirdiği belirtilmektedir. Bailet’in Aziz Andre’nin biyografisinde Pontus eyaletinde Pontus eyaletinde Sinop ve Kolhis’te vaaz ettiğine bildirmesi bu iddiayı doğrular niteliktedir[27].
7 Şehit Kardeş Efsanesi
Karadeniz Hristiyanlığının doğuşu ile ait “7 Şehit Kardeş” adlı efsane tıpkı Sebasteialı 4 şehit ve Trabzon’un 4 aziz gibi bilinçli olarak üretilmiş zamanla Gürcü ve Ermeni folkloruna da geçmiştir. Efsaneye göre Diokletian’ın ordusuna Antioch’da katılmış olmaları muhtemel Orentios, Eros, Pharnakios, Phirmos, Phirminos, Kyriakos, Longinus adlı askerler Trakya‘da görev yaparken Hristiyan olmakla suçlanmışlar ve Satala’ya gönderilmişlerdir. 7 kişinin her biri ayrı bir limanda şehit edilmiş, 22 Temmuz’da Eros ile başlayan cinayet dizisi, liderleri Orentios’un Rize sırtında bir kaya ile denize atılmasından sonra -ki inanışa göre baş melek Rafael tarafından kurtarılmıştır- 28 Temmuz’da Pitsunda’da Longinus’un kurban edilmesiyle sona ermiştir:[28]
Şehit |
Gün |
Mevki |
Pliny |
Prokopius |
Bugünkü |
Eros | 22 Haziran | Keni Parenvoli | – | Kena | ? |
Orentios | 24 Haziran | Rizeion | – | Rizeion | Rize |
Pharnakios | 3 Temmuz | Kordilos | – | Kordila | Sivri Kale |
Phirmos & Phirminos | 7 Temmuz | Afaros | Flumen Absarrum cum Castello | Afarus | Goniya |
Kyriakos | 24 Temmuz | Tis Ziganeos epi tin Lazikin | Sigania, Amnis | Anaklia | |
Longinos | 28 Temmuz | Pitiunta | – | Pitius | Pitsunda |
Trabzon ve civarında St. Eugenios Kültü
Passio Eugenios’a göre Diocletian ve Maximian (303-305) döneminde Trabzonlu genç bir adam olan Eugenios tutuklandıktan sonra doukas Lysias tarafından erken yazıma göre Hristiyan imanından dolayı geç yazımlara göre Valerianos, Kanidios ve Akylas adlı arkadaşlarıyla birlikte pagan tanrı Mithra tapınağını yıktığı için işkence edilerek öldürülmüştür. Passio Eugenios’un erken Bizans döneminde kaydettiği efsane ile Eugenios bir azize dönüştürülürken ünü tüm Pontus’a yayılmıştır.[29] Eugenios kültünün yaygınlığına dair ilk yazılı kayıt MS 6. yüzyıla ait olup, Prokopius’un “Yapılar” adlı eserinde Justinian’ın inşa planlarında St. Eugenios adına bir su kemeri yapımından bahsedilmektedir. MS 7. yüzyılda Ermenistan’dan Trabzon’a gelen Şiraklı Ananias’da Tykhikos tarafından Eugenia adlı bir tapınakta eğitildiğini kaydetmiştir. Trabzon imparatorları (1204-1461) Eugenios’u devletin koruyucusu ve sembolü olarak yüceltmişler, Trabzon halkı da kente saldıran Melik’in esir edilmesi dahil pek çok olayı azizin mucizelerine bağlamıştır. Osmanlı döneminde Yeni Cuma adıyla camiye dönüştürülen St. Eugenios kilisesi azizin kültü merkezi olmuş, III. Aleksios 1349’da burada evlenmiştir. Aya Sofya manastırı duvarlarında, Geyikli (Sarmaşıklı) kilisesinin kuzey duvarında ve Maçka’daki St. Elias şapeli ve Vazeleon manastırlarının duvarlarında Eugenios’un tasvir edildiği freskler bulunmaktadır. Komnenoslar sikkelerinde Eugenios tasvirlerini kullanmış[30], azizin ikonaları[31], heykelleri yapılmış[32], Konstantinopolis Synaxarion’unda ve Atos dağındaki Vatopedi manastırında[33] mucizeleri 1346’da el yazması olarak kaydedilmiş ve günümüze değin saklanmıştır. Eugenios yortusu da başlangıçta 21 Ocak günü kutlanılırken 9. yüzyılda 24 Haziran olarak değiştirilmiş, Trabzon ve Haldiya’da ekonomik ve politik büyümeye paralel olarak, Ermenilerinde önemli ölçüde katıldığı[34] coşkulu kalabalıklarca kutlanmış,[35] Türkmen akınları yüzünden Trabzon’da 11. yüzyıl sonlarında askıya alınmışsa da 14. yüzyıl başlarında II. Aleksios döneminden (1297‑1330) itibaren kentin Osmanlılarca feth edildiği 1461 yılına dek kutlanılmaya devam etmiştir.
Kaynak: Özhan Öztürk. Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş 3. Baskı). Nika Yayınları. Ankara, 2016
Notlar
[1] Plinius VI. 4
[2] Arrian, Peripl. P. E. 17; comp. Tac. Ann. xiii. 39, Hist. iii. 47; Pomp. Mela, i. 19; Strab. vii. ss. 309, 320, xi. s. 499, xii. s. 548; Steph. B. s. v.
[3] Zosimus i. 33; Eustath. ad Dion. Per. 687
[4] Procopius Peri Ktismeton, III, VII, 1-4
[5] Bugünkü Sürmene
[6] Bugünkü Rize
[7] Peri Ton Polemon, VIII. II. 1-33
[8] Rice, 2002:199
[9] Chalcond. ix. s. 263, foll.; Due. 45; comp. Gibbon, Decline, c. xlviii. Foll
[10] Diğeri Amisos
[11] Mahmut Goloğlu, “Yol Davası”, Yeniyol, 11 Ekim 1947
[12] Tacitus, Annales XIV 3,7,8,62 Latince metin: 10 Mayıs 2011 <http://www.thelatinlibrary.com/tacitus/tac.ann14.shtml>
[13] Lucius Flavius Arrianus Ksenophon (MS 86-146). Nikomedeia (Bithynia) doğumlu Yunan asıllı Romalı kamu görevlisi, komutan ve filozofun adıdır. MS 131-137 yılları arasında Kapadokya eyaleti valiliğini görevine başlamadan önce Pontus kıyısındaki Roma garnizonlarını denetlediği seyahatini Roma imparatoru Hadrianus’a gönderdiği “Periplus Ponti Euxini (Karadeniz Seyahati)” adlı raporunda anlatmıştır.
[14] Arrian, Pont. Eux. V. II
[15] Zosimus, Nea Historia I.33 (Çev. Zehiroğlu, 2000: 76-77)
[16] 1963 yılında yıkılmıştır.
[17] Nella Notitia dignitatum Orientis XXXVIII v.16
[18] Mektupları nereden yazdığını vurgulamamıştır.
[19] Genç Pliny, Epistola X. 96. 6
[20] I. Petrus 1. 1
[21] Eusebius, Kilise Tarihi III. 1. 1-2
[22] Lucian, Sahte peygamber Alexander, 25
[23] Eusebius, Kilise Tarihi IV. 23. 4
[24] Tertullian günün asla açık ve güneşin parlak olmadığı, gökyüzünden bulutların hiç eksilmediği ve sürekli kışı andıran hava şartlarının egemen olduğu bir yöre olan Karadeniz’de doğan Marcion’un bir bakireyi iğfal ettiği için cemaatten kovulduğunu kaydetmiştir (Tertullian, Adversus Haereses, vi) Marcion’un doğumunu “Pontus’ta hiçbir şey Marcion’un orada doğmuş olmasından daha barbarca ve daha üzücü değildir” şeklinde yorumlayan Tertullian’a göre Marcion, Yeni Ahit’in temelini oluşturan 4 İncil arasında sadece Luka incilini kabul etmiştir. Rhodon ise Marcion’u “Pontuslu kurt” izleyicilerini “sürü” olarak nitelemiştir (Eusebius, Kilise Tarihi, V, xiii, 2, 4). Marcion, Pavlusçu anlayıştan sapmalar olduğu iddiasını dile getirmiş, Pavlusçu gnostizmi geliştirerek radikal bir düalizme ve asketizme dönüştürmüştür (Gündüz, 2001)
[25] Mitchell 1999: 107
[26] Gürcistan tarihi, 2003: 36
[27] Baillet, 1701: 462
[28] Bryer ve Winfield, 1985: 326; Pliny, Naturalis Historiae, VI. IV.12-14; Prokopius, Yapılar III. VI. 22, VII. 3-8; Savaşlar II. 29.18-22; xxx.14, VIII.2.3, 10-14, 4.4-6
[29] Bryer ve Winfield, 1985: 166‑169
[30] İlk sikkelerde saray giysileri içerisinde tasvir edilen aziz II. Aleksios dönemi ve sonrasında at sırtında tasvir edilmiştir.
[31] Athos dağında St. Dionysios manastırına Trabzon imparatoru III. Aleksios tarafından hediye edilen iki yüzlü bir ikonada Eugenios ile birlikte şehit olduğu 3 yoldaşının tasvirleri bulunmaktadır.
[32] Venedik‘te Saint Mark Bazilikası’nda kutsal emanetlerin saklandığı sandığın kapağında Hz. İsa, Akylas, Eugenios, Valerianos ve Kanidios’un başlarına taç takarken tasvir edilmektedir.
[33] Codex Vat. gr. 1199
[34] Rosenqvist, 1996: 71-72
[35] Martin-Hisard, 1980: 335-341